Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, “Kışın ne kadar sıcak oluyorsa Kuzey Avrupa’dan Karadeniz’e gelen sular da o kadar sıcak oluyor. Kar suları az geliyor veya normal sular daha sıcak geliyor. Soğuk suyun gelmemesi Karadeniz orta katmanın zayıflamasına sebebiyet veriyor. Bugünkü Karadeniz 3 katmandan oluşuyor. En üstteki katman oksijenli bir katmandır. 50 ve 90 metre arasında bir su seviyesi var. Onun altında bir ara katman var. Onun da altında derin katman var. Bu derin katman, bizim için şu anda bir risk. Hidrojen sülfürlü, çok zehirli gazlarla doymuş bir halde. Şu anda o dipteki seviye uyku halinde. O zehirli gazı, katmanı, üstteki canlılardan koruyan bir ara katman var. İşte sorun şu, her geçen yıl ısınan sular, bu soğuk ara katmanın incelmesine, zayıflamasına, delinmesine sebebiyet veriyor” dedi.
Doğu Karadeniz’in Batı Karadeniz’e oranla çok daha fazla ısınmasının temmuz ve ağustos aylarında şiddetli yağışlara sebebiyet vereceğini kaydeden Prof. Dr. Bektaş, “Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz’e göre çok daha fazla ısınmıştır. Isınan su, çok daha fazla buharlaşacak. Çok daha fazla buharlaşma özellikle temmuz ve ağustos aylarında sağanaklara, ani şiddetli yağışlara sebebiyet verecek ki her yıl yaşadığımız heyelanlar ve sellerin daha da artmasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla iklim değişimi artık bir fantezi olmaktan çıktı” ifadelerini kullandı.
“KARADENİZ’İN ÖLMESİ KAÇINILMAZDIR”
Geçen şubat ayının bugüne kadar yaşanan en sıcak şubat ayı olmasının tehlikelerine değinen Prof. Dr. Bektaş, şöyle devam etti:
“Maalesef son yıllarda 15-20 yıldan bu yana bu nehirlerin getirdiği sular soğuk olmadığı için ara katman sürekli zayıflıyor. Ara katmanın sürekli zayıflaması, alttaki çok zehirli lezyon sülfürlü gazın yukarıya doğru çıkma olasılığını artırıyor. Uykuda olan derin hidrojen sülfürlü suyun yukarıya doğru çıkması. Yüzeyde yaşayan canlılar için bir felaket olabilir. Bu felaket senaryosu, 2019 yılında öngörülmüştü. Ancak 2024 yılına geldiğimizde yaşadığımız geçen şubat ayının bugüne kadar yaşanan en sıcak şubat ayı olması, bu felaket senaryosunu daha da güçlendiriyor. Eğer bu şekilde devam ederse, Karadeniz’in ölmesi kaçınılmazdır. Ölmesi derken ekolojik dengesinin bütünüyle bozulması kaçınılmazdır. Uluslararası bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, Karadeniz’de canlıların yaşadığı oksijenli alanın 3’te 1’i yok oldu. Oksijenli seviyenin her geçen gün daha da daralması, içerisinde yaşayan canlıların çok daha dar bir alanda yaşamaya mahkum etmesi kaçınılmaz olacaktır. 140 metreden 90 metreye kadar bu canlı yaşam ortamı daralmıştır. Şimdi bu sürekli olarak daralırsa ne olacak? Ekolojik denge bütünüyle yok olacak” diye konuştu.
“YAŞAYAN CANLILAR İÇİN BİR FELAKET OLACAK”
Karadeniz’in tehlikede olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bektaş, “İklim değişimine bağlı olarak, ısının artması, buharlaşma, Karadeniz’in yok olmasına yahut da ölmesine sebebiyet verirken, Karadeniz’deki bu değişim, çevredeki iklimi de etkiliyor. Bugün artık Doğu Karadeniz, eski yağışlarında da önemli bir değişiklik ortaya koyuyor. Küresel iklim değişimi, her yerde farklı şekilde gelişiyorsa da Karadeniz’de çok olumsuz koşullara neden oluyor. Çevrenin ekolojik dengesini bozuyor ve eğer bu gidiş devam ederse, Karadeniz eninde sonunda ölüme mahkum olacak. Hepsinden öte Karadeniz’in 2100 metre derinliğindeki H2 S hidrojen sülfürlü zehirli gazlı sular, her gün zayıflayan ara katmandan yukarıya doğru sızarsa, üst katmanlardaki canlılar için bir felaket olacaktır; işte Karadeniz ölümü bu” dedi.
GÜNDEM
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024